Az önce içimde garip bir ağlama isteği belirdi ve buraya geldim. Biz ne kadar ağlamışız, neler yaşamış, kaç sınavdan geçmişiz. O zamanlar, üşüyorum anne, diye ağlamak isterdim annemin kucağında, şimdi, o kadar üşüdüm ki kendimi yaktım ben anne... Diye aglayabilirim. Oysa yaptığım tek şey okuldan eve bir rutin. Çok yoruldum. Gözyaşlarım bile o kadar yorgun ki akamiyorlar. Sence ileride mutlu olur muyuz? Sence ileride biri yaralarımızı öper mi? Sence... İleride biri de bizim saçımızın teline zarar gelmesin diye dünyayı yakar mı? Bunca yıl kendime teselli verdim ama ben bittim. Çok yoruldum sevgili günlüğüm. Nefes almak bile zor gelirken ben halâ nasıl ders çalışabilirim? Şu mezardaki ölülerle konuşuyordum az önce, ben sizden daha ölüyüm, dedim. Tek farkımız, onlar orada yatıyor ben burada. Nefes almak demek yaşamak demek sanıyorlar, oysa nefes alanlar almayanlardan daha ölü olabilir. Nefes alıyordum ama kalbim atmıyordu ki... Hatırlar mısın, hani sana demiştim ya, ışıklarım yanmıyor, diye... Benim ışıklarım hiç yanmamış, hep birilerinin ışığının yansımasına aldanmışım. Benim hiç ışığım olmamış ki, sadece var diyerek, birgün yanmasını bekleyerek kendimi kandırmışım. Çünkü karanlıktan korkmuşum. Oysa ben karanlığın ta kendisi olmuşum...