10 Kasım günü saat “dokuzu beş geçe” durduğumuz “bir dakika”lık saygı duruşu, bilinmelidir ki sadece Mustafa Kemal Atatürk’ün anısına değil, onun temsil ettiklerine, devrimlerine, Gelibolu’ya, Sakarya’ya, İnönü’ye, yani bir ulusun kurtuluşuna saygı duruşunda bulunmaktır. Asteğmen Kubilay’a, cephede yaralıları yalnız bırakmayıp düşmana esir düşen doktora, atalarımıza saygıdır 10 Kasım. O “bir dakika”, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bir milletin onur mücadelesine sadakattir.
* * *
“Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saatı sordu.
Paşalar : “Üç,” dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlıyacaktı.”
- Nâzım Hikmet, Kuvâyi Milliye (Sekizinci Bap)
- Görsel: Hakan Arslan (Mustafa Kemal Atatürk)
(...)"Ama aşkın modası geçti artık, şairler öldürdü aşkı. Aşk hakkında o kadar çok şey yazdılar ki, kimse onlara inanmaz oldu; bence çok normal. Gerçek âşık acı çeker ve susar. Hatırlıyorum da, ben bir zamanlar... Ama artık önemi kalmadı. Sevda maziye karıştı." "Ne münasebet!" dedi Roma Kandili. "Sevda ölümsüzdür. Ay gibidir, sonsuza dek yaşar.(...)"
Ben onun kahvelerinde denizin hırçın dalgalarını gördüm o ise gelmiş "Gözlerim en kurak çöller gibi tek bir çiçek bile açmaz" diyor. Bilmiyor ki tek bir çiçeğin bile yaşayamadığı gözleri benim yaşam kaynağım.