Tumgik
#ıssız kadın
issiz--kadin · 2 months
Text
Doğru kişiyle birlikteysen her gün sevgililer günü 🎡
207 notes · View notes
sadecedoruk · 6 months
Text
Cast Away filmini herkes seyretmiştir. Tom Hanks (Chuck) ıssız adaya düştüğü zaman kargoların bazılarını açarak hayatını idame ettirecek alet edavat bulmaya çalışır. Sadece bir tanesini açmaz ve filmin sonunda sahibine teslim eder. Ve film biter.
Filmin başka bir versiyonunda Chuck kargoyu teslim ettiği kadına sorar.
-Pakette ne var?
Kadın cevap verir.
-Önemsiz şeyler. GPS bulucu, Olta, Tohum, Su arıtıcı ve uydu telefonu...
🥺😥
11 notes · View notes
denizeyuruyen · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
🎬 Rien à foutre (Zero Fucks Given), 2021
"Duygu durumunun kontrol edilmesi gerektiği bir iş, kariyer basamakları-kapitalizm girdabında geçen hayatlar, mobbing, rekabet..."
"Bir havayolu şirketinde kabin amirliği görevini yerine getiren Cassandre'nin iç hesaplaşmaları... Seyir zevkinin en önemli sebebi gerçekçiliği. Çekimlerin de doğalı bozmayacak şekilde dikkat edildiği, dram türünde bir film." "İş ortamında nasıl robotik bir yaşam varsa özel hayat da bir o kadar savruk, bağımsız, boşvermiş, tek gecelik ilişkilerle bezeli. Nam-ı diğer ıssız adam/kadın ya da kaçıngan kişilik, kısaca bağlanamayan. Dışarıdan görünen çok renkli yaşamın içeride ne kadar kaotik olduğu çarpıcı bir şekilde işlenmiş." "İnsanın eksik yanına dair..."
Alıntı Kaynağı: https://eksisozluk111.com/entry/135742066
6 notes · View notes
kubkubra · 1 year
Text
Issız kadın
Dağların arkasında ki o ıssız kadın
Duyuyor musun sesimi?
Ben seni dinlemekten hiç vazgeçmedim
Hüznün duvar örülü pencereyken bile
Dinliyordum sesini
Geceden kalma ıssız kadın
Duyuyor musun sesimi?
Ben seni dinlemekten hiç bıkmadım
Kimi sevsen hayal kırıklığı içindesin
Duvarlarını yıkmanı hep bekledim
Ben seni sevmekten hiç bıkmadım
Ah o hüzünlü ıssız kadın
Sen kelebekleri çok seversin
Onların da ne kısa ömrü var
Ah o hüzünlü dağların arkasında ki ıssız kadın
Ben seni sevmekten hiç bıkmadım
15 notes · View notes
emraheroglu · 1 year
Text
... Bir daha asla bir benzerini bulamayacağını bildiği , bulduğunu sandığı şeylerin ise yaşamı boyunca hayalini kurduğu, özlemini ve hasretini çektiği, gerçekten sevilmek duygusunun sadece paslı bir aynadan yansıyan kırık dökük görüntüler olacağını bilerek ilerledi kadın yolunda...
Kalbinde yaşatıp, en fırtınalı zamanlarda göğsünü siper ederek bakıp büyüttüğü en temiz duygularını, dilinin ve kibirinin laftan sözden anlamaz renksiz dünyasına kurban etmenin sadece kendisini ilgilendirmediğini ve birbirini seven  iki insanin, iki kalbin toplamının, her zaman bir kaç yüz milyon kişiye denk geldiğini fark ettiği yer, her yanılgıda olduğu gibi ıssız bir gece yarısı olacaktı...
Her zaman yaptığı gibi, içinde çalan şarkının sesini açacak, başını yastığına, aklını düşüncelerine gömecek ve derin bir uyku ile  uzaklaşacaktı kalbinin en derin yerinden çıkmaya ve var olmaya çalışan duygularından...
Her şeyi eskiten zamanın, kendi kalbini çürüttüğünü hiç anlamayacaktı baktığı aynalarda; ta ki eski bir fotoğrafın tüm çabasına rağmen saklandıği yerden çıkıp bütün gücüyle kendisine çarpana kadar...
-Gördün mü Agemennon?
+ Neyi efendimiz?
- Gözleri...
Hiç evi olmamış biri için başkent olacak kadar güzel...
+ Rüyalar hep  böyledir efendimiz, en güzel yerlerinde biterler...
 
Emrah...
  Nisan 27 '23
  Adapazarı
Tumblr media
7 notes · View notes
herzamankalbimdesin · 11 months
Text
Mona roza
Mona roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla mona roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarından
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
SEZAİ KARAKOÇ
2 notes · View notes
aynodndr · 11 months
Text
Bir yağmur başladı gecenin peşinden
Kuru taşlar nemli nemli baktı yıldızlara
Suların perçinlediği gövdeler
Omuz omuza yürüdü sevda çizgisinde
Sokaklara çağlayan gibi seller düştü
Yüreklere fırtınalı düşler
Bir yağmur miktarı kadar güçlüydü
Toprağın azizliği
Bir fırtınaya baktı kimi ayrılıklar
Bir kara bulutla köreldi
Bazen çok sevmeler
Kuşlara şarkı söyledi rüzgarlar
Karanlığın ritmini tuttu kara fatmalar
Bir de geceye katran çalan baykuşlar
Usul usul çağırdı deniz fenerlerini
Suların çarka düşmesini bekledi
Yorgun ve ihtiyar değirmenci
Gücü yetene kadar sabırla yoğurdu ekmeğini
Sitemli soğuklar yedi beklerken düşlerini
Sıcağı dışarda bırakınca
Üşüdü insan
Yokluğu gibi titretmedi hiç bir zemheri
Bir de ellerinin uzak kalması
Gözlere bulutları çağırdı hep
Herkesin sevdiği kadar ürperdi içi
Herkes bir merhaba kadar umutla bekledi
Yarin kapısında
Herkese bir kapı açıldı yüreğinden içeri girecek
İnsan bahaneler meşrebinden bir mümessil
Kapalı kapıların ümitsiz bekçisi
Ama yüreğine sevda dokunmuş
hissinde vefa olan bir kadın
O kuş tüyü dokunuşlu
Ses tellerinde aşk şarkıları gizlenmiş
o gizemli kadın
Selam söyle ey Rüzgar
Melek kokulu o yare...
Bir beni götürsün kendine
Bir de gecenin kalanını geriye
Yağmur toprağa düşünce
Yıldırımlar inince yüreğimize
Nasıl da bayram olurdu yüreğimin ıssız odaları
Gülüşü eksik
Ve bir suskunluk düştü şimdi içimin sokaklarına
Bekliyorum nefesini göz mesafemde
Hemze katıp Elifin önüne dudaklarımla
Bekliyorum yarin kapısında
Gecelerden yağmurlardan ve kötürüm duygulardan geçip...
Rüzgar
5 notes · View notes
ffatmacopur · 1 year
Text
Tumblr media
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Yağmur iri iri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben bir deliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın,
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı.
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen,
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister,
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
2 notes · View notes
donnarossa · 2 years
Text
Bir Moscow Akşamı
Kaybolmak mümkün mü dertler tasalar içinde Ne yana dönsem karşı karşıya kalıyor ellerim
Bir çift kederli gözle Bir sonra ki gün, bir önce ki günü aratıyor Ve iki genç kadın yollar da söylene söylene yürüyor
Geçmişten öylesine yorgun ve alacaklı İki kalp var şurada Akıllarına dahi gelmeyen bir ülkenin Kasvetli şehrinde Keder heybelerini dolduruyor
Yarım kalan öykümüzün eksik satırlarını Yanlışlıkla koyduğumuz noktaları İhtiyacı olan yeni başlangıçları Ne olur ne olmaz bilmeden Sadece ama sadece anlatıp duruyor
Göstersinler en kuytu köşelerini En ıssız ve sessiz sedasız Utanmadan sıkılmadan Ne olur ne olmaz bilmeden Yalnızlığa demir atmış ömürlerimiz… Batmış,dümeni kırık bir gemi gibi
Şimdi o şehirde ağlamak var dimi?
Ellerini nefesiyle ısıtmaya çalışan bir çocuk gibi. Tek parça umutla bomboş kalmış kalplerimizi Yeşertmeye çalışıyorum.
Başka bir şehir arıyoruz yaşlanacak Ayaklarımızın altı kaygan buz kütlesi Bir damla göz yaşı düşemiyor avuçlarımıza
İçiyoruz ve ağlayamıyoruz bile iyi mi !?
Başka bir şehir arıyoruz İçimizi ısıtıp dertlerimizi unutacak Oysa buraya da Başka bir şehirden kaçıp gelmemiş miydik!? Sorun şehirler de miydi biz de mi!? Şimdi sorunları bir kenara koymak O şehri bulmak Bulup da anlatmak var dimi ?
8 notes · View notes
issiz--kadin · 1 month
Text
Ben güçlü kadının ta kendisiyim 🎡
73 notes · View notes
leyaltenha · 1 year
Text
kot ceketin cebinde kalmış, biraz kadın biraz erkek parfümü bulaşmış, içine tütün karışmış, tuzsuz ve bayat bir çekirdeği gece yarısı ıssız bir sokakta gülüşerek yahut bir ikindi sakinliğinde ve sonra bir bankın üzerine yeni çökmüşken, güneş ırmağın dibinde kayalıklardan yüzümüzü okşarken yani, onu umursamaz bir gençlikle yemek gibi bir şey sanırım senin dostluğun. kimse o ceketin makineye girmiş olmasıyla ve çekirdeklerdeki deterjan tadıyla ilgilenmiyor. belki ben ellerini inatla üstüne süren bir çocuğum, belki ben öyleyim işte. ama çok incinmiş gibiyim, sen anlarsın. şimdi biraz dizine başımı koyayım mı hep nefesimin yetmediği ve bir senin gördüğün o kavgaların ardından olduğu gibi. söz eve gidince üstümü değiştireceğim.
3 notes · View notes
fatomahperi · 2 years
Text
Tumblr media
Bu ülkede tanıdık bir sendrom..
KİTY GENOVESE SENDROMU
"1964 yılında newyok şehrinde akşam üstü Kity Genovese isimli bir kadın çok da ıssız olmayan bir caddede cinayete kurban gider.
Bu olayda ilginç olan şudur.
Kadına saldıran şahıs dakikalarca kadına tecavüz etmeye çalışır başaramayınca darp eder öldürmeye çalışır. Kadını yaralı halde bırakır. Bir süre sonra tekrar gelir ve kadını öldürür. Bu acı korkunç süre bir saattir ve bir saat boyunca zavallı kadın çığlıklar atar yardım ister.
Polis olay yerine gelir ancak resmi ihbar olaydan tam bir saat sonra yapıldığından geç gelmiştir, çevreyi inceler.
Kadının öldürüldüğü bölgede olayı kimsenin duymaması imkansızdır.
Çevre evleri incelediklerinde olayı 37 mahalle sakininin gördüğünü hatta bir kısmının sonuna kadar pencereden izlediğini ancak hiç biri ne olaya müdahale ettmiş ne de polis çağırmıştır.
Bu olay sonrası bir polis şefi gazeteci arkadaşı ile konuşurken durumu anlatır.
Gazetecinin ilgisini çeker ve bunu haber yapar.
Haber sonrası Amerika da büyük infial olur.
Psikologlar, psikiyatrisler, sosyologlar incelemeye başladığında şu durum ortaya çıkar.
Olaya tanık kişilerin hepsi bir başkası mutlaka polise haber verir veya müdahale eder diye duyarsız kalmıştır.
Kadın bu nedenle kalabalığın ortasında öldürülmüştür.
Bu sosyal davranışa katledilen kadının adı ile "Kity Genovese Sendromu" adı verilir.
Evet Sosyal Psikolojide bu ve benzeri durumlara Kity Genovese sendromu deniyor.
Yaşananlara duyarsızlıktan çok başkasına yükleme, bekleme, sosyal kaytarma.
Birisi çözer !
Birisi yardımcı olur işimize bakalım !
Biri mutlaka görmüştür !
Biri mutlaka dilekçe verir !
Düşünceleri ile sorun, problem ve sıkıntıları başkasına atmak.
Sonuç mu?
Etkisiz güçsüz, zayıf hatta sıfır tepkiye neden olur. Toplumsal refleks azalır ve zorba istediğini yapar."
8 notes · View notes
vazgecmelerustasi · 1 year
Text
Tumblr media
Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyvenin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona Roza, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığa Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi Seni hatırlatıyor her zaman bana Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallar da durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli oluyor bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Saat onikidir söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları Konar bahçenin incirlerine Kiminin rengi ak, kimisi sarı Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım sığmaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı her tarafımı Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyvalar sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir bir gülümsesen Bir tüy ki kapalı gece ve güne Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Aaahhh! senin yüzünden kana batacak! Mona Roza siyah güller, ak güller 
SEZAİ KARAKOÇ 
https://youtu.be/v9RHDCMHs2w 🎶🚬🍷✨
6 notes · View notes
poorlittle-thing · 2 years
Text
Kendine Bir Kahve Yap
Binlerce ıssız geceden birisiydi. Siyahlara bürünmüş bir kadın yağmuru umursamazcasın koşarken. Delirmeye başlıyordu artık. Her yerde onu görüyordu, rüyalarına sadece o giriyordu. Bundan daha fazla rahatsız edici ne olabilirdi ki? Aniden aldığı kararlar hep berbat olurdu ama artık yola çıkmıştı bile. Kendini durduramıyordu artık. Nereye gittiğini bilmiyordu ama o yakınlarında oturuyordu.                                     
"Karşıma çıkmaman hayrına." diye sayıklıyordu.
Kurduğu mantık basitti: Madem rahatsız ediyor, hayatından çıkar, her yerden çıkar. - Yine sesini duydu. Ama bu farklıydı. Bu ses... canlıydı. Yağmurun altında deli gibi koşmaya devam etti kadın. Onu yakalamıştı. Ve köşeyi dönünce göz göze geldiler. Karşısındaki adam afallamıştı. Ama kadın durmadı. Onu gördüğü anda bağırarak ne zamandır elinde tuttuğunu hatırlamadığı bıçağını adamın boğazında sapladı. Bunu yapmasıyla kanlar içinde kalmıştı. İkisi de. Adam yere devrildi. Diyecek çok şeyi varmış gibi görünüyordu ama sadece ıstırap dolu hırıltıları duyuluyordu.                                 
"Şşş..geçecek. Az sonra acı hissetmeyeceksin."                        
Kadın delirmiş bir şekilde milyonlarca kez bıçakladı adamı. Kendini durdurabildiği anda koşmaya başladı tekrar. Evine gitti. Kendine bir kahve yapıp polislerin onu bulmasını bekledi.                                                                                                                                    Yaptığından memnundu.
Tumblr media
3 notes · View notes
issizliginyankisi · 3 months
Text
Acaba kendimiz için yazılmış bi hayatımız var mı? Acaba bir senaryo mu yaşadıklarımız? Bir kitapta okumuştum, aslında her yıl ölüm yıl dönümümüzü yaşıyoruz. Bizim için belirlenmiş bir ölüm tarihi var. Ölüm günümüzü yaşayarak geçiriyoruz. Bu tarz bir şey diyordu adam. Çok düşünmüştüm bu cümle için. Oturup dakikalarca boşluğa bakıp düşündüm, ölümü. Kesinlikle kolay bir şey değil. Düşünüyorum da ölsem kim üzülürdü arkamdan? Kim mezarıma gelip saatlerce konuşurdu? Kimse. Bu yüzden ölümden ölümüne korkuyorum, sahipsizlik hissi yüzünden. Ölümden daha beter bir şey varsa o da aşk. Aşk güzel şey, insanın mutluluğunu doruklarda yaşamasına sebep olur. Fakat her aşk hikayesi mutlu bitmez. Ayrılık, terk edilmek ve ihanet. Aşık olmak insanınyaşatır. Yaşamak için sebebi vardır aşık bir insanın. O kişiyi hayatının merkezine koymakla kalmaz, o kişiyi hayatı yapar. Ayrılan insanlar ilk başta acıyı hissetmez. Sonrasında hissedilir. Aynı yara gibi, sonradan gelir aşk acısı. Fakat en ufak bir anıda yaranın üstüne tuz dökülür. Aldarılmak öğrenildiği an gibi vücudunu sarar. Asla kurtulamazsın, her yerinde gezinir. İlk başta iliklerinde hisseder, sonra kemikleri sızlar. Ciğerlerinde dolaşır aşk acısı, beyine gider anlam çıkartmaya çalışır. En son rotası kalp olur. Aşk acısı kalp’e yerleşir. Aşk insanı ölüme sürükler. Firidevs hanımın dediği gibi, “Heyecan her yaşta güzel bir şeydir, ama her durumda sonu güzel bitmez. Tutkuyla atılan yanlış adımlar, insanı felakete sürükler. Bazen anlık heyecanlar, ömür boyu yük olur insanın sırtında, pişmanlık olur, utanç olur, vicdan azabı olur -ki çekmesi çok zordur. 'Gençlikte olur.' deyip geçilemez bazı şeyler. İnsanın koparıp atamayacağı bağları vardır; arkasını dönüp gidemeyeceği durumlar, inkar edemeyeceği borçları vardır. Bütün bunlar anlık heyecanlara feda edilemez... Hayat sadece anlık güzelliklerden ibaret değil, cehennemi de bu dünya da yaşar insan. Ben, yanlışlarımdan edindiğim tecrübelerle ikaz etmek istedim sadece.���
Keşke hiç aşık olmamış olsak.
Ben birisini çok sevdim. En zor zamanlarımda yanımda durdu, ıssız adamım oldu. Issız kadın yaprı beni. Affetmeyeceğim onu, asla affetmeyeceğim. Fakat kalbim geri dönmesi için çırpınıyor. Çok söz verdi bana. Öyle bir bataklıktan çıkarttı ki beni anlayamazsınız. Dostum oldu, sırdaşım oldu en önemlisi en büyük aşkım oldu. Hayatıma bıraktığı atki çok büyük, fakat bana yaptıkları da var. Mutlu ettiği kadar da acı çektirdi. Çok bekledim onu, hala da bekliyorum. Hep bekleyeceğim. Bu şarkı bana onu hatırlatıyor. Yağmurlu bir gündü, onların evindeydim. Evde annesi, ondan bir yaş kız kardeşi ve abisi vardı. Babası Akmanyadaydı o yüzden fazla görmemiştim onu. Annesi çok tatlı bir kadın, kardeşi de öyle ama abisi farklı. Ona olan bakış açım annesi ve kardeşininki gibi değil daha nefret doluydu. Abisi ona çok çektirmişti, yaşatmıştı. Bir yağmurlu gün daha. Babamla kavga etmiştik, sinirle kapıyı çarpıp çıkmıştım. Çok yorulmultum o gün. Oturdum yağmurun altında saatlerce ağladım. Sonra onu aradım, yalvarırım bırakma beni, dedim telefonda. Şu an olsa söyleyemezdim, değişti çünkü. Demişti ki “Asla bırakmayacağım seni, asla. Kafama silah dayasalar bırakamam ben seni. Ben sana aşığım çünkü.” devamı önemli değil, önemli olan o silahı onun tutuyor olması ve namlunun başının bana dönük olması.
1 note · View note
ahguzelkizim · 4 months
Text
Sevgili seni seven tüm yaşlarım;
Şimdi o tüm yazdığım yazılar ne kadar da anlamsız. Ben kendi içimde olanlara bakmadan utanmadan nasıl da sevmişim seni. Her şeye herkese en çokta sana rağmen. Ben sadece sayıdan ibaret olan o günleri geride bıraktım. Sende bıraktım. Şimdi benim kendimi bulmam lazım. Benim bu yaşımdan sonra sensiz geçirecek koskoca bir hayat var önümde. Sensiz bugünlerde ne düşüneceğimi bilmiyorum yalan yok. Ben aklımda, kalbimde sen olmadan hayatı geçirmeyi unutmuşum. Ben ağlamaya alışmışım nasıl gülünür unutmuşum. Bak nasıl da geldim sana ettiğim vedaların sonuna. Halbuki bu hesap bile senin için açılmıştı. Sen olmayınca bak nasıl da ıssız kaldı burası, kalbim, hayatım. Bana kattığın birçok güzel duyguya sana rağmen teşekkür ederim. Ben seni kalbimde fazla büyütmüşüm. Bu sana yazılan son yazım. Ben şimdi hayatıma devam edeceğim. Sen şimdi birçok kadını bir kadın gibi gördüğün anlamsız hayatına devam et. Sen beni çok sonra anlayacaksın. Seni seviyordum. Ama artık seni layığına emanet ediyorum elbet o seni bulur. Hoşkal. Hoşçakal.
1 note · View note